Gündem

Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde meşruiyet krizi

1 Temmuz 2002'de kurulan Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), insanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve soykırım gibi ağır ihlalleri yargılamak amacıyla oluşturulmuş, uluslararası ceza adaletinin sağlanmasında önemli bir adım olarak kabul edilmişti. Ancak kuruluşundan bu yana g

Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde meşruiyet krizi
02-05-2025 19:06

Nisan 2024 itibariyle 124 devletin taraf olduğu Roma Statüsü'nün, önemli bir uluslararası desteğe sahip olmakla birlikte, özellikle büyük güçlerin katılımı noktasında eksik kaldığı gözlemlenmekte. Görünüşte etkileyici olan taraf sayısına rağmen, antlaşmanın 'evrenselliği' kıyasıya sorgulanmakta.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) beş daimi üyesinden üçü; ABD, Rusya ve Çin, Roma Statüsü'ne taraf değil. Bunun yanı sıra Hindistan, Pakistan, Türkiye, Malezya ve Endonezya gibi sanayileşmiş ve yoğun nüfuslu ülkeler ile Ürdün ve Tunus hariç Arap devletleri ve diğer birçok devlet de UCM sisteminin dışında, hatta eleştirel bir pozisyonda konumlanmış durumda.

UCM'nin evrensel yargı yetkisi olmadığı bilinmekte; bunun yerine, üye devletler tarafından devredilen bir tür 'yargı yetkisi sistemine' dayanmakta.Yalnızca UCM'ye katılmış devletlerin topraklarında işlenen veya bu devletlerin vatandaşları tarafından işlenmiş suçları soruşturup kovuşturabilmekte. Fakat aynı zamanda, uluslararası olaylara dair küresel kanaatin oluşmasında etkili bir kurum olduğu da bilinmekte. Yaptığı sembolik yargılamaların etkisi düşünüldüğünde; hukuki yetki alanı sınırlı olmasına karşın, siyasi etkisinin var olduğu görülmekte. Bu da bir hukuk kurumundan ziyade siyasi bir kaldıraç olduğu savını güçlendirmekte.

YETKİ TARTIŞMASI

Roma Statüsü'ne taraf olmayan ülkelerin vatandaşları üzerinde yargı yetkisi iddia etmesi, UCM'nin en tartışmalı uygulamalarından biri olarak kabul edilmekte. Halbuki devletler, bir adalet organı da dahil olmak üzere, uluslararası bir örgüt kurarken, bu örgüte kendi sahip olmadıkları yetkileri veremezler. Özellikle, devletlerin cezai yargı yetkisi, uluslararası hukukun genel olarak kabul edilen kuralları uyarınca, yabancı görevlilerin dokunulmazlığı ile sınırlıdır.

Bu koşullar altında, devletler tarafından kurulan uluslararası ceza adaleti organının yargı yetkisi de bu tür dokunulmazlıklarla sınırlıdır. Bu noktada, UCM'nin, sözde 'evrensel' niteliği nedeniyle, Roma Statüsü'ne taraf olmayan devletlerin yetkililerini de yargılayabileceği iddiasının hiçbir hukuki dayanağı yoktur.

Dolayısıyla UCM'nin, taraf olmayan devletlerin vatandaşlarına karşı yargı yetkisi iddiasının meşruiyeti, uluslararası hukuk açısından tartışmaya kapalı bir konudur.

KURUMSAL SORUNLAR

Mahkemenin işleyişi yargı perspektifinden ele alındığında, çeşitli yapısal sorunlar dikkat çekmektedir. Bu bağlamda özellikle üzerinde durulması gereken hususlardan biri de hâkimlerin muhalefet şerhlerinin zaman zaman resmi karar metinlerinin ağırlığına yaklaşacak şekilde yorumlanmasıdır.

Oysa uluslararası yargı uygulamalarında, çoğunluk görüşüne katılmayan hâkimlerin muhalefet şerhleri, yalnızca görüş bildirme niteliği taşır ve bağlayıcı değildir. Muhalefet şerhlerinin uygulamada aşırı şekilde öne çıkarılması, hukuki öngörülebilirliği ve kararların tutarlılığını zedeleyerek Mahkemenin karar süreçlerine yönelik güveni sarsmaktadır.

Öte yandan, Mahkeme daireleri ile savcı arasındaki etkileşimin yapısal belirsizlikler barındırdığı da gözlemlenmekte. Savcının, soruşturma açma ve iddia hazırlama süreçlerindeki geniş takdir yetkisi, hâkimlerin işlevsel bağımsızlığını dolaylı şekilde etkileyebilmekte ve kuvvetler ayrılığı ilkesinin zedelenmesine yol açabilmekte. Bu durum, Mahkemenin tarafsızlık algısını zayıflatmakta ve uluslararası ceza adaletinin güvenilirliğine zarar vermekte. Uluslararası düşünce kuruluşları da bu sebeple, UCM'nin kurumsal yapısındaki sorunlara ve reform ihtiyacına vurgu yapmakta.

NEOKOLONYALİZM ELEŞTİRİSİ

UCM çoktandır, zengin ve güçlü devletler tarafından işlenen suçları görmezden gelerek küçük ve zayıf devletlerin liderlerini cezalandırmakla suçlanmakta. Afrikalı liderler, küresel bir yetkiye sahip olduğunu iddia eden Mahkeme'nin Afrika kıtasına orantısız bir şekilde odaklandığını öne sürmekte. Haksız da sayılmazlar. İçinde bulunduğumuz 2025 yılının Nisan ayına kadar UCM'nin soruşturduğu vakaların coğrafi dağılımındaki dengesizliğe aşağıda değineceğiz.

Fakat burada, şu ilginç bilgiyi de paylaşmak gerekiyor: Roma Statüsü'ne göre, UCM sadece, sözleşmenin yürürlüğe giriş tarihi olan 1 Temmuz 2002'den sonraki suç savlarını yargılayabiliyor. Antlaşmanın bu maddesi, Avrupalı üyelerin, geçmişte başta Afrika olmak üzere dünyanın dört bir yanında iştirak ettikleri kitlesel katliam, soykırım ve işgal gibi insanlığa karşı işlenmiş suçlardan muaf tutulmalarını sağlıyor.

Bütün bu tutarsızlığa oldukça sert eleştirilerle muhalefet eden pek çok ülke anlaşmaya taraf olmadı. Kenya ve Namibya ayrılmayı düşündüklerini bildirdi. Söz konusu ülkeler, kararlarına gerekçe olarak, "Mahkemenin tarihi boyunca suçladığı 54 kişiden 47'sinin Afrikalı olmasını ve 2003 Irak işgaliyle bağlantılı savaş suçlarını soruşturmak için hiçbir çaba sarf etmemesini" gerekçe gösterdi.

Örnekler çoğaltılabilir.

UCM, 17 Mart 2023'te Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Rusya Federasyonu Çocuk Hakları Komiseri Maria Lvova-Belova hakkında Ukrayna'daki savaş suçları iddiasıyla tutuklama emri çıkardı, ancak ABD'nin 2002 yılından sonra dünyanın çeşitli bölgelerinde işlediği savaş suçlarını incelemekten açıkça kaçındı.

Bu çerçevede, UCM tarafından çıkarılan tutuklama emirlerinin ulusal düzeyde uygulanması, bir devletin, kendi yargı yetkisini kullanmasının bir şeklidir. UCM'ye taraf olan devletler için de Mahkeme hukuki bir çatı olarak kabul edilebilir. Buraya kadar son derece anlaşılabilir bir durum. Fakat UCM tarafından, Roma Statüsü'ne taraf olmayan devletlerin yetkililerine karşı çıkarılan tutuklama emirleri, hukuki açıdan hiçbir anlam ifade etmemektedir.

REFORM İHTİYACI

Bugün gelinen noktada UCM, hem Roma Statüsü kapsamındaki asıl amaçlarından hem de genel olarak uluslararası hukuk norm ve ilkelerinden hızla uzaklaşmakta. Siyasallaştığına ve angaje olduğuna dair işaretler her geçen gün artmakta.

UCM'nin karşılaştığı eleştirilere rağmen, uluslararası ceza adaleti için önemli bir forum olduğu yadsınamaz. Uluslararası kuruluşlar, mahkemenin etkinliğini artırmak için kapsamlı reformların gerekliliğini vurgulamakta.

UCM Savcısı Fatou Bensouda, BMGK Libya toplantısının ardından gazetecilere konuşuyor (Mayıs 2016)

Uluslararası Ceza Mahkemesi, kuruluş amacına rağmen, tarafsızlık, etkinlik ve meşruiyet konularında ciddi sorunlarla karşı karşıya. Büyük güçlerin katılımının olmaması, coğrafi odağın dengesizliği ve kararların uygulanmasındaki zorluklar, mahkemenin küresel ceza adaleti sistemi olarak işlevini sınırlamakta.

Gerçek anlamda evrensel bir ceza adaleti sistemi için UCM'nin, eleştirileri dikkate alarak kapsamlı bir reform sürecine girmesi ve tüm ülkelere eşit mesafede durduğunu kanıtlaması gerekmekte.

Aksi takdirde, uluslararası hukukun bu önemli kurumu, siyasi bir araç olduğu algısından kurtulamayacak ve küresel adalet misyonunu gerçekleştiremeyecektir.

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER